Açıklama

album-art

00:00

Tarihsel Önemli Olaylar

İlçenin güneybatısında, gölden 400 metre doğuda, surlardan 90 metre kuzeydeki tiyatro, Roma İmparatoru Trajanus’un emirleri ile eyalet valisi Plinius’a yaptırılmıştır.

Nikaia Helenistik devirde de kuşkusuz bir tiyatroya sahipti; fakat bundan hiçbir iz günümüze ulaşmamıştır. Plinius’un eyalette vali olarak bulunduğu sırada İmparatora yazdığı bir mektupta Nikeyalı’lıların yeni bir tiyatro yapmaya başladıklarına, fakat inşaatın dürüst yürütülmediğine tanık oluyoruz. Mektupta:

  • “Efendim, Nikaia’da, henüz bitmemiş, ancak büyük bölümü tamamlanmış tiyatro için, duyduğuma göre her ne kadar hesaplar henüz kontrol edilmemiş ise de 10 milyondan fazla para çarçur edilmiş; korkarım tüm masraf boşuna yapılmış. Çünkü, yapı bugünkü haliyle yere göçmüş durumda olup, üzerinde büyük çatlaklar oluşmuş. Bu durum, toprağın nemli ve yumuşak oluşundan ya da malzemenin kalitesizliğinden dolayı olabilir. Her ne olursa olsun, yapının tamamlanması ya da olduğu gibi bırakılması veya yıkılması hususunda karar vermek gerekiyor. Çünkü, yapıyı yıkılmaktan korumak için zaman zaman başvurulan destek direkleri ve birtakım alt yapılar, bana duruma bir çözüm olmaktan daha çok boşuna masraf gibi görünüyor. Bu tiyatro için, özel kişiler tarafından yapımına söz verilmiş, örneğin çepeçevre basilikler, seyirci trübününün üst tarafında bir galeri gibi bazı şeyler de var. Fakat bütün bunlar, daha önce yapılması gereken inşaatlar bitmediği için, şimdilik ertelenmiş bulunuyor.” Yazmaktadır.

Kazılar sonunda 45 m. doğu-batı uzunluğundaki Scaenium (Sahne)’nin tümü açığa
çıkarılmıştır. Cephede 4 adet niş, sahnenin orta noktasına göre simetrik olarak yerleştirilmiştir.
Nişlerde ve ara bağlantılarında 0,20 m. kalınlığında beyaz mermerden yapılmış süpürgelik ve 0,57 m. üzerindeki mermer silmenin sınırladığı sahada mermer bir friz
sıralı idi.
Ele geçen parçalardan Roma döneminde kullanılan savaş araç ve gereçleri kabartma olarak frizde işlenmiştir. Kalkanlar, mızraklar, miğferler, pazıbentler, zırhlar, kamalar dikkat çekicidir.
Süpürgelik ve kornişte defne yaprakları, lotus palmet, boncuk ve kymation dizileri
işlenmiştir. Sahnenin ortasında zeminden geçilen bir kapı ile nişler arasında pembe damarlı
mermerlerden yapılmış ikişer basamakla çıkılan birer kapı boşluğu bulunurken,
merdiven basamaklarının iki yanında 0,55 m. uzakta, postamentler yer almaktadır.
Yüksekliği 1,15 m., başlığı 0,88 m., taban çapı 1,10 m. olan, mermer kaideler boncuk, kymation ve üç sıra defne yaprak dizilidir.
Gövde sekiz yüzeylidir. Her yüzeyin 0,55 m. yüksekliği, 0,28 m. eni olup kymation
motifli çerçevelidir. Postamentler ikişerli kümelenmiş ve pembe damarlı 0,75 m.
çapında sütunları taşımaktaydı.
Sütun başlıkları 0,50 m. taban çapı, 0,666 m. yüksekliğinde korint stilinde idi. Birbirine ve Scaenium’un ara duvarlarına arşitravlarla bağlanmıştı. Tip olarak Efes Celsus Kütüphanesi cephesini andırmaktaydı.
Merdivenlerle ulaşılan kapıların iki yanında monoblok mermerden işlenmiş kaideli
ve başlıklı, köşeli plaster kaideleri yer almaktaydı.
Bunlar, ince kymation ve lotus palmet dizileri ile dekore edilmiş, üzerinde plaster kaideleri taşımakta idi. Her biri ayrı özellikte olan kaideler üzerinde yaprak dizileri,
düğmeli örgü motifleri ve defne yaprak dizileri işlenmiştir. Bunlar üç cephesi işlenmiş
plasterleri taşımakta, üstü ise aynı özellikli lento ile birbirine bağlanmakta idi.
Ele geçen plaster parçalarında sarmaşık motifleri, kenger yaprakları yanında mitolojik
tanrı ve tanrıçalar işlenmiştir. Herakles, Perseus, Pegasus, Eros konuları ağırlıklıdır.
Sahnenin tavan kısmı kasetlerle kaplıdır. 1,35 m. enindeki mermer kasetler, kare ve
üçgen sahalara ayrılmış, boncuk, yumurta dizileri ile çevrelenmiş, ortalarında döner yapraklı birer rozet yer almıştır.
Saçak kısmına yakın bölüm konsollu friz ile kuşatılmıştır. Konsol kabartmaları, kenger yaprakları arasından çıkmakta, iki yanında spiralli şeritler yer almaktadır. Konsolların sınırladığı metoplar içinde birer medusa başı, cepheden işlenmiştir.
Sahnenin ana frizinin, küçük frizdeki savaş aletleri ile uyumlu olarak bir savaşı anlatmakta olduğu, İstanbul ve Lefke Kapı’da görülen friz parçalarıyla ilişkisinin bulunduğu düşünülebilinir.
Seyirciler tiyatroya, kuzeybatı ve kuzeydoğudaki 4,20 m. genişliğinde üzeri kesme
taş tonozla örtülü merdivenli bölümden girmekte idi.
Analemmanın buradaki uzunluğu 28,75 m. olarak belirlenmiştir. Merdivenler düz
bir platforma, oradan doğuya dönen ve 13 basamaklı, üzeri tonozla örtülü kısımdan (vomitorium) diazomaya gelmektedir. Diazomanın genişliği 2,7 m.’dir.
Oyuncular, analemmanın kuzeyinde 3,15 m. genişliğindeki kısımdan üstü beşik tonozla kaplı, 12 m. uzunluğundaki galeriden, 2,65 m. eni ve görülen derinliği
1,25 m. olan tonoz ağzından orkestraya çıkmakta idiler.
Ağıza 2 m. uzaklıkta 1,95 m. eni ve 2,20 m. uzunluğu olan ve dik açı yaparak dönen 4 m. uzunluğunda 1,35 m. eninde 0,95 m. yüksekliğinde beş basamaklı merdivenle çıkılan ikinci tonoz ağzı bulunmaktadır. Bu bölümün toplam cephe uzunluğu
7,5 m.’dir.
Tiyatronun tüm alt yapı mekanları birbirlerine kapı boşlukları ile irtibatlıdır.
Bu mekanların içi 3 ile 5 m. kalınlığında toprak ve diğer atık malzeme ile doludur.
Mimari, heykel, kitabe ve seramik parçaları vermeğe devam edecektir.

iki bölümden oluşmaktadır. Alt cavea 23 basamak temeline sahiptir. Kerkides aralarındaki merdiven basamaklı parçalara surlardaki tiyatro malzemesi arasında sıkça
rastlanmaktadır. Diazomayı örten kesme taşlardan çok azı günümüze orijinal halde
kalabilmiştir.
Diazomaya kuzeybatı ve kuzeydoğudan açılan iki ana seyirci giriş çıkış bölümünden ayrı ikisi dar, ikisi geniş dört adet daha, üzeri beşik tonozlu giriş çıkış tüneli
bulunmaktadır.
Diazomadan üst caveaya geçiş simetrik beşer basamaklı kesme taş merdivenlerle
mümkün olmaktaydı.
Bunlara ait bir parça (in situ) olarak bulunmuştur. Diğer örnekler surlar üzerinde
veya yere düşmüş halde belirlenmiştir.
Üst caveayı taşıyan 2,85 m.’lik moloztaş duvarın önemli kısmı ayaktadır. Şimdi
önemli kısmından tiyatro sokağının geçtiği 8,5 m. genişliğindeki üst caveayı taşıyan
tonozla, duvarlarının temelleri izlenebilmektedir

Yarım daire planlıdır. 25 m. çapındadır. Etrafı kesme taştan bir çemberle çevrelenmiş olup cavea ile arasında bir kanal (Rigol) oluşturmaktadır. Yağışlar sonrasında
bu rigol vasıtasıyla tiyatroda su birikintilerinin oluşması engellenmekteydi.
Orchestra zemininin mermer, tuğla veya sıkıştırılmış toprakla mı örtülü olduğu,
kuzeybatıda ulaşılan bir bölümün tiyatroya ait mimari parçalarla dolu olması nedeniyle henüz çözülememiştir.
Caveayı örten toprak tabakalarının stratigrafisini ortaya çıkarmak için gerçekleştirilen 4 no’lu sondajda üst tabakasını Osmanlı dönemi seramik fırınının artıklarının
oluşturduğu 1,1 m. kalınlığında 1. tabaka, 0,6 m. kalınlığında geç Bizans tabakası,
3,3 m. kalınlığında iki bölümden oluşan toplu gömüleri içeren tabaka; (İstanbul’un
1204 yılında Latin kökenli Haçlılarca işgal edilmesi sonrası Nikaia’ya gelip yerleşen
Theodor Laskaris (1204-1222) burada imparatorluğunu devam ettirmiştir. Haçlı birlikleri ise Nikaia’yı almak üzere devamlı uğraş vermişler, çatışmalarda ölen binlerce Laskaris askeri tabakalar halinde buraya gömülmüştür. Gerçekleştirilen kazılarda
çürüyen cesetlerden arta kalan eriyik toprak içinden iskeletler çıkarılmaktadır).
Bu tabakaların altında, koyu kahverengi-siyah renkli toprağın örttüğü 4,5 m. kalınlığında büyükbaş ve küçükbaş hayvan kemiklerinden oluşan kalın bir tabaka yer almaktadır.
4. trapozeide galerinin kapı boşluğundan kazı öncesi meraklılarca girilip, toprak ve
kemikler kazılarak oluşan büyük boşluğa, halk arasında “Kemik odası” denilmektedir. Burası için bir çok efsanevi hikaye anlatılır. Esirlerin aslanlara parçalatılıp buraya atıldığı, bunlar arasında en revaçta olanıdır. Kazı sonrası bunun gerçeği yansıtmadığı kemiklerin sadece hayvanlara ait olduğu, böyle bir odanın da olmadığı belgelendi. Tiyatronun alt caveasında, 1. beşik tonozlu mekan içinde, 2. beşik tonozlu mekan
önünde, üç adet dikdörtgen planlı, 3. beşik tonozlu mekan önünde ise yuvarlak
planlı olmak üzere dört Osmanlı seramik fırını açığa çıkarılmıştır.
Alt caveanın güneyinde diazomayı da içine alan bölümde Osmanlı dönemine ait
bir seramik atölyesi bulunmuştur.
Alt caveanın batısında XIII. yüzyıla ait üç nefli bir kilise kalıntısı açığa çıkarılmıştır.
Sahne kalıntılarını içine alan bölümde 40 m. uzunluğunda duvarları freskli görkemli bir Bizans yapı kalıntısı açığa çıkmaktadır. Bu yapının bölgeye Saraybahçe denmesi de göz önüne alınacak olursa, Laskarisler döneminde kullanılan bir saray kalıntısı olması muhtemeldir. Bulunan Yunanca kitabelerden tiyatroda bir dönem
gladyatör dövüşlerinin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Caveadaki toplu mezarlıktan başka, kuzeybatıda, kilise içi ve çevresinde, tonoz içlerinde de bazı mezarlıklar belirlenmiştir. Toplu mezarlıktaki iskeletlerden dördünde traparasyon (beyin ameliyatı) belgelenmiştir.
Cavea üzerinde Milet, Şam, Rodos, Haliç işi çok değerli seramikler ve çiniler bulunmuştur.
IX.yüzyıldan XIV. yüzyıla kadar kronolojik olarak Bizans seramikleri elde edilmektedir. Helenistik ve Roma dönemine ait parçalar ele geçmektedir.

Tiyatro caveasına ait oturma basamakları surların üzerine yan yana dizilerek seyirci yeri olarak kullanılmıştır. Ayrıca dış duvar taşlarıyla sütun kaideleri mazgallar meydana getirecek şekilde dizilmiştir. Kerkides sınırındaki aslan ayağı kabartmaları diazomadan üst caveaya çıkışı sağlayan merdiven basamaklarıyla İstanbul Kapı’daki iki tiyatro maskı, friz parçası, batısındaki sur üzerinde tiyatroya ait taşa yazılmış Yunanca kitabe, Lefke Kapı’daki iki friz parçası ile müzeye taşınan friz, tiyatronun önemli parçalarını oluşturmaktadır. Kentin kuzey surlarındaki bazı burçlar tiyatroya ait kesme taşlarla örülmüştür. Kentin savunması için tiyatro feda edilmiştir.

Başta sahnesi olmak üzere, oturma basamakları, dış duvarları, kemer ve tonozları onarılamayacak derecede tahrip olmuştur. 3. Leon döneminde tiyatrodan birçok parça sökülerek, yükseltilen kent surları başta olmak üzere çeşitli yapılarda kullanılmıştır. Devşirilmiş parçalar arasında, oturma kademeleri ve İstanbul Kapı’da yer alan, tiyatro maskları ile bezeli bloklar bulunmaktadır. Yine Bizans Dönemi içlerinde tiyatronun bazı kesimlerine toplu mezarlar açılmış, tuğla duvarlara sahip bir yapı inşa edilip fresklerle bezenmiştir. 3. yüzyılda Theodor Laskaris’in sur onarımları ile yeni kilise inşaatlarında, Osmanlı döneminde 14-15. yüzyıllarda birçok kesme taş yeni yapılan inşaatlarda kullanılmıştır ve tiyatroya seramik fırını kurulmuştur.

Antik yerleşimlerde bulunan taş malzemeler daha sonraki dönemlerde toplara gülle olarak kullanılmıştır. Tiyatronun vahşi hayvan insan dövüşleri ile gladyatör mücadeleleri için kullanıldığı anlaşılmaktadır. Hristiyanlığın yaygınlaşmasıyla gladyatör dövüşleri gözden düşmüş ve birinci Constantinus’un 1 Ekim 325 tarihli emirnamesiyle işlediği suçlar sebebiyle gladyatör yapılan kişilerin madenlerde çalıştırılarak cezalarını çekmeleri sağlanmıştır. Yapı tiyatro olarak 8. yüzyıldan sonra kullanılmamıştır. Kullanım dışı kalan tiyatro yapısı bir taşocağı gibi kullanılmış, oturma sıraları surlarda, tiyatro maskları ise İstanbul Kapı’da kullanılmıştır.

13. yüzyılda tiyatro mezarlık olarak kullanılmış, büyük kısmı savaşlarda yara almış ama yaraları iyileşirken başka sebeplerden ölen askerlerin mezarlarından oluşmaktadır. Daha sonraki yüzyıllarda tiyatro seramik fırınlarında üretim yapılmak üzere kullanıldığı ve bu kullanımın Osmanlı’ya kadar devam ettiği anlaşılmaktadır.

Uzun yıllar şahıs malı olarak kalan, 2. Dünya Savaşı’nda askeri depo olarak kullanılan kalıntıların üzerine tahıl, sebze ve haşhaş ekilmiştir. Roma tiyatrosu günümüze açık hava müzesi olarak hizmet vermektedir.

# Yakında Bulunan Önemli Noktalar

Aşağıda verilen tüm bilgiler bu lokasyona aittir. Lokasyonlara yol tarifi için başlıklara tıklamanız yeterli olacaktır.

# Bize yabancı olan kelimelerin anlamları;

Öğrenmenin yaşı olmaz dedik ve sesli anlatımda geçen bazı yabancı kelimelerin anlamlarını aşağıya yazdık. 

# İznik'i Sesli Rehber ile Gezebileceğiniz Tur Noktaları;

Sizleri İznik kentinin tarihi ile baş başa bırakıyoruz. Bu aşamada, Mooby Dijital Rehber ile tamamen ücretsiz sesli anlatımlı tur başlangıç noktalarına yönelerek İznik gezinize renk katabilirsiniz. Özellikle, dijital rehberin sunduğu detaylı bilgilerle tarihi mekanları daha yakından tanıma fırsatı bulabilir ve böylece şehrin kültürel mirasını daha derinlemesine keşfetmiş olursunuz. Böylece, deniz ve güneşin ötesinde, İznik’in zengin tarihini de deneyimleyerek tatilinizi çeşitlendirebilirsiniz.

Add Review & Rate

Be the first to review “Roma Tiyatrosu”

Location